Erol hukuk bürosu

Faydalı Karar ve İçtihatlar

Kamu Görevlisine Hakaret Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Kamu Görevlisine Hakaret Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Yazar: Erol Hukuk Bürosu

Kamu Görevlisine Hakaret Yargıtay Ceza Genel Kurulu

Sanığın 30.06.2009 tarihinde Sarıyer 2. Asliye Ceza Mahkemesinde iddia makamını temsil etmekle görevlendirildiği, aynı gün saat 09.30 da duruşmalara gelmediğinin asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı görevini vekâleten yürüten 'e iletildiği, adı geçen tarafından da yazı işleri müdürü olan Ak'a, sanık Cumhuriyet savcısının telefonla çağrılması ve durumun bildirilmesi hususunda talimat verildiği, mağdure Ak'nin sanığı telefonla aradığı, “ulaşılamıyor” uyarısı gelmesi nedeniyle bir süre beklediği, ulaşılabildiğine ilişin mesaj geldikten sonra tekrar telefon açtığı, kısaca durumu anlatınca, sanığın; "sen beni ne hakla arıyorsun, beni sen aramayacaksın, sabah sabah senin sesini duymak zorunda mıyım, neden arıyorsun" şeklinde yüksek sesle azarladığı, mağdurenin telefonu kapattığı, görüşmeyi bildirmek üzere savcı F nin odasına gittiği, bir süre sonra sanığın geldiği, F'in odasının kapısında karşılaştığı yazı işleri müdürü Ak 'a; "beni neden aradın” diye bağırdığı, mağdur Ak; “Savcı bey aramamı söyledi” deyince, sanığın; “Sen emir köpeği misin? Neden arıyorsun" şeklinde hakaret hami tutum sergileyip daha sonra odasına geçen mağdurun arkasından giderek; "Senin çirkin suratını görmek istemiyorum, kapat kapını" deyip oda kapısını hızla çarparak kendi odasına geçtiği,

Cumhuriyet savcısı F, yazı işleri müdürü Ak ve zabıt kâtibi Handan tarafından düzenlenen 30.06.2009 tarihli tutanağa göre, sanık A nın şikâyetçi Akide’a; “Sen emir köpeği misin, neden arıyorsun, sen beni aramayacaksın”, “Senin çirkin suratını görmek istemiyorum, kapat kapını” şeklinde söylediğinin belirlendiği,

Anlaşılmaktadır. 

Tanık Nesrin; "O gün mahkemeye müstemir yetkim bulunmamasına rağmen geçici görevle çıkmıştım. Savcı A hanımın görevlendirilmiş olduğu bana söylendi. Ben 09.30 da duruşmalara başlamak için gittiğimde Savcı Hanım yoktu. Bunun üzerine mübaşirle haber gönderdim. Adliyede yoktu. Bir saat kadar bekledim, Başsavcılığa durumu bildirdim...",

Tanık F; "O gün Başsavcılığa vekâlet ediyordum. Daha bir gün öncesinden söz konusu 2. Asliye Ceza Mahkemesi için savcı hanımın görevlendirilmesi için yazı yazdım ve tebliğ ettim. Ancak ertesi sabah mesai başladığında duruşmanın başladığı saatte duruşma savcısının olmadığından duruşmaya başlanmadığını söylediler. Savcılık yazı işleri müdürü müşteki Akide'ye A Hanıma telefon etmesini, nerede olduğunu öğrenmesini söyledim. Ancak bana aradıklarını telefonun kapalı olduğunu söylediler. A Hanıma ulaşılamadığından 2. Asliye Ceza Mahkemesi duruşmasına çıkmak üzere H isimli savcımızı görevlendirdim. Ayrıca A Hanımın durumundan şüphelenerek müdüre hanıma aramaya devam etmesini söyledim. Sonunda Akide Hanım kendisine ulaşmış, ancak savcı A Hanım, Akide'ye 'beni niye rahatsız ediyorsunuz' diyerek aramasından rahatsız olduğunu bildiren cümleler sarf etmiş, 10-15 dakika sonra savcı hanım adliyeye geldi... Benim yanımda Akide'yi gören Aslı Hanım; 'Sen emir köpeği misin' gibi hakaret eder sözler kullandı. Daha sonra odasına gitti. Odasından cübbesini alıp mahkemeye gidiyordu.... Akide Hanıma hitaben bağırarak herkesin duyacağı şekilde 'o kapıyı kapat, senin çirkin suratını görmek istemiyorum, bu kapı kapalı duracak' gibi sözler sarfedip Akide Hanımın kapısını çarparak kapattı... Bu olayla ilgili o zaman tutanak tuttuk ",

Şeklinde beyanda bulunmuşlar, mağdure Akide Ermehan soruşturma aşamasında tutanak içeriğini tekrar ettiğini, Cumhuriyet savcısı A nın kendisine, "sen emir köpeği misin", "senin çirkin suratını görmek istemiyorum, bu kapı kapalı duraracak' şeklindeki sözlerle hakaret ettiğini bildirmiştir.

Sanık A; "...Akide’a söylediğim iddia olunan hiçbir söz tarafımdan söylenmemiştir. Bunlar bana zarar verme eylemlerinin bir uzantısıdır, yazılı savunmamda da belirttiğim gibi şahıs tarafından sıkı bir takibe alındığım için kendisine karşı açık vermem söz konusu değildir, bu konudaki savcı F nın ifadeleri gerçeği yansıtmamaktadır, tanıklığını kabul etmiyorum" şeklinde savunmada bulunmuştur.

5237 sayılı TCK’nun “Hakaret” başlıklı 125. maddesinde;

“1- Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

2- Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

3- Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b)Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz...”,

Anılan Kanunun 131/1. maddesinde ise;

“Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır” şeklinde düzenlemeler yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; TCK'nun 125. maddesinin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü fıkrasında ise nitelikli halleri düzenlenmiş, TCK’nun 131/1. maddesinde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret dışında kalan hakaret suçlarının şikâyete tabi olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı yapılan hakaret suçuna ilişkin 5237 sayılı TCK’ndaki düzenleme, 765 sayılı TCK’ndan farklı olup, 765 sayılı Kanun uygulamasında “memur” kavramına yer verilerek, memura görev sırasında herhangi bir nedenle hakaret edilmesi hali dahi nitelikli hal olarak düzenlenmiş iken, 5237 sayılı TCK'nda memur kavramını da içerecek şekilde “kamu görevlisi” kavramına yer verilerek, yalnızca kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret edilmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Görev sırasında, ancak görevinden dolayı olmayan hakaretler ise, 125. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen basit hakaret olarak kabul edilerek, soruşturulması ve kovuşturulması da mağdurun şikâyetine bağlı tutulmuştur.

“Görevinden dolayı” hakaretin kabulü için de, yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hakim her somut olayda nedensellik bağının bulunup bulunmadığını araştırarak, sonucuna göre, eylemin, suçun basit haline mi yoksa nitelikli haline mi uyduğunu tespit edecektir. Bu tespit yapılırken, hakaret eylemine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması şartı aranmayacaktır. Zira, hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.11.1992 gün ve 303-320, 23.09.2008 gün ve 180-205, 28.06.2011 gün ve 246-144 ile ilk derece sıfatıyla verdiği 02.03.2012 gün ve 1-1 sayılı kararlarında da aynı esas kabul edilerek, hakaret suçunun görev dolayısıyla işlenmesinde aranacak hususun, hukuka uygun bir surette yapılan görevin hakaret nedeni oluşturması olduğu vurgulanmış, bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık nedeni ile görevi ifa eden görevliye yönelik bir hakarette de o görevle suç arasında nedensellik bağı bulunduğu kabul edilmiştir.

Öte yandan, Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin "Yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi" başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrasında; hizmetlerin verimli ve düzenli bir şekilde yürütülmesi için her türlü tedbiri alma ile mevzuattan kaynaklanan veya Cumhuriyet savcısı ya da hâkim tarafından verilen diğer görevleri yapma, yazı işleri müdürünün görevleri arasında sayılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık Cumhuriyet savcısının yazı işleri müdürü olan mağdure Akide 'a, "sen emir köpeği misin", "senin çirkin suratını görmek istemiyorum" şeklinde sözler söylediği 30.06.2009 tarihli tutanak kapsamı, mağdure ve tanık beyanlarından anlaşıldığından, sanığın üzerine atılı eylemin sabit olduğu, onur, şeref ve saygınlığı rencide eder nitelikte gerçekleşen bu eylemin 5237 sayılı TCK’nun 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunu oluşturduğu görülmektedir.

Sarıyer 2. Asliye Ceza Mahkemesinde iddia makamını temsil etmekle görevli Cumhuriyet savcısı olan sanığın, suç tarihinde adliyeye gelmemesi nedeniyle söz konusu mahkemenin duruşmasına bir saat kadar süre ile başlanamadığı, durumun Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı görevini vekaleten yürüten Cumhuriyet savcısı F'a iletilmesi üzerine adı geçen tarafından yazı işleri müdürü mağdure Akide'a görevli Cumhuriyet savcısına telefonla durumun hatırlatılması hususunda talimat verildiği, mağdure tarafından sanık Cumhuriyet savcısının telefonla arandığı ve sanığın mağdurenin telefonla aramasına öfkelenmesi nedeniyle suç oluşturan sözleri söylediği anlaşıldığından, eylem ile ifa edilen kamu görevi arasında nedensellik bağının bulunduğu ve hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesine ilişkin nitelikli halin gerçekleştiği kabul edilmelidir.

Karşı oy;

Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyeleri Haydar Erol ve Ş. İste;

Sarıyer İlçe Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan işbölümü gereği, sanık savcının Sarıyer Asliye 2'nci Ceza Mahkemesi'nde iddia makamını temsil etmekle görevlendirildiği, mahkemenin duruşma günü olmasına rağmen görevli savcının saat 09.30 olmasına rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine mahkeme hâkiminin durumu İlçe Başsavcısına bildirdiği, Başsavcının da konuyu yazı işleri müdürüne havale ederek, savcı A yı aramasını istediği, Yazı İşleri Müdürünce sanık savcı arandığında, telefonunun kapalı olduğu, saat 10.19'da 'ulaşamadığınız numaraya şimdi ulaşılabiliyor' mesajı gelince, tekrar arandığında, sanığın yazı işleri müdürüne 'sen aramayacaksın, beni sen aramayacaksın, sabah sabah ben senin sesini duymak zorundamıyım, neden arıyorsun' deyip telefonu kapattığı, konuşmadan 5-10 dakika sonra sanık A nın adliyeye gelerek Akide İlçe Cumhuriyet Başsavcısı F nın odasında iken gelince  '...neden aradın, sen beni aramayacaksın' dediği; Akide'nin 'Savcım dedi...'  demesi üzerine ise 'sen emir köpeğimisin, neden arıyorsun, sen beni aramayacaksın' diyerek odasına gittiği, odasından çıkıp aşağıya inerken, bu defa kapısına kadar gelip, 'senin çirkin suratını görmek istemiyorum, kapat kapını' diyerek kapıyı çarpıp gittiği, bu konuşmaların koridorda bulunan zabıt kâtibi Hülya tarafından duyulduğu, konu ile ilgili olarak, Başsavcı F, Yazı İşleri Müdürü Akide ve zabıt kâtibi Handan tarafından tutanak tutulduğu anlaşılmaktadır.

Kovuşturma aşamasında adresini değiştirdiğinden, Akide nin ifadesinin mahkumiyet kararı veren 4. Ceza Dairesince alınmadığı gündemde yazılıdır.

Bir yazı işleri müdürü ya tayin olmuştur ya da emekli olmuştur. Her iki durumda da adresine gayet kolay ulaşılabilir. Bir Cumuhriyet savcısının mahkum edildiği davada, devlet memuru olan müştekinin mutlaka dinlenmesi gerekirdi.

Çünkü, bu olaydan dolayı sanık savcı TCK.nun 125/3-a maddesinden cezalandırılmıştır.

Bu olayda yazı işleri müdürü görevli midir? Diğer bir deyişle, Başsavcının, maiyetindeki savcıya haber iletmek yazı işleri müdürünün görevi midir?Görevi değil dediğimizde suç TCK.nun 125/1. maddesi kapsamında kalacaktır. O takdirde TCK.nun 130/1. maddesi gereği suç şikayete bağlıdır. Kovuşturma sırasında belki de şikayetinden vazgeçecekti.

İlçe Başsavcısının, maiyetindeki savcılarla katipler aracılığı ile haberleşmemesi gerekir.Kendisi arayabilirdi veya diğer bir Cumhuriyet savcısına aratabilirdi. Olaydaki gibi aksi davranış halinde, Yazı İşleri Müdürü, İlçe Başsavcısı ile İlçe Cumhuriyet Savcısı arasındaki haberleşmede görevli olamaz.

Bu nedenle TCK. nun 125/3-a maddesinin uygulanma olanağı olmaz.

Açıkladığımız nedenlerle sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz       

(CGK.11.2.2014 4-521-54)

 

Share This Artcle :