Erol hukuk bürosu

Faydalı Karar ve İçtihatlar

SAHTECİLİK SUÇLARI

SAHTECİLİK SUÇLARI

Yazar: Erol Hukuk Bürosu

SAHTECİLİK SUÇLARI

Yargıtay içtihat Özeti: Erol Hukuk Bürosu Yerel mahkemece, sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, sanığın aşamalardaki savunmaları, bilirkişi raporları ve ilk hükümden sonra temyiz dilekçesi ekinde El tarafından dosyaya sunulan dilekçe içeriği karşısında, sanığın kurucusu ve yetkilisi olduğu dershanenin Beyoğlu şubesinin sorumlusu olan kardeşi, olay tarihinde aynı şubede görevli olan El ve İl isimli şahıs ile katılanla birlikte dershaneye kayıt yaptırdığı anlaşılan R'un olayla ilgili görgüye dayalı bilgileri olduğunun iddia olunmasına rağmen beyanları alınmadan katılan ve sanık anlatımlarından suça konu senedin 2000 yılında düzenlenmiş olduğunun anlaşılmasına karşın, katılanın 2000 yılı ve öncesine ait imza örnekleri getirtilip incelettirilmeden hüküm kurulmuştur. Ceza yargılamasının amacı, somut gerçeğin ortaya çıkarılması ve araştırılarak hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesidir. Hüküm kesinleşinceye kadar inceleme imkânı bulunan delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Maddi gerçeğin ortaya çıkartılarak buna uygun bir hüküm kurulabilmesi ve adaletin hatasız düzeyde gerçekleşmesi için, öne sürülen bütün delil ve belgelerin araştırılıp, tartışılması zorunludur. Bu nedenle hangi aşamada sunulursa sunulsun, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumu belirlenmelidir.

         Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.

         İncelenen dosya içeriğinden;

         Müşteki Ö'nın 22.06 2006 tarihinde Fatih Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı müracatta; "2000 yılında uzmanlık sınavlarına hazırlanırken arkadaşlarının tavsiyesi üzerine Tusem Dershanesinin Beyoğlu şubesine gittiğini, ancak dershaneye bir gün gittiğini bir daha gitmediğini, herhangi bir anlaşmada yapmadığını, senet vermediğini, 21.06.2006 günü işyerine Ankara 18. İcra Müdürlüğü’nün 2006/7157 Esas sayılı dosyasından ödeme emri geldiğini, ekinde 01.05.2005 ödeme günlü 1.9.2004 tanzim tarihli borçlusu kendisi gözüken 900.000 YTL lik bir senet bulunduğunu, takibin bu senede istinaden yapıldığını, alacaklının A olduğunu, yaptığı araştırmada bu şahsın Tusem Dershanesinin sahibi olduğunu öğrendiğini, senetteki imzaların kendisine ait olmadığını, sanığı tanımadığını, hiçbir alışverişinin olmadığı gibi senette vermediğini" beyan ettiği, kovuşturma aşamasındaki beyanlarının da benzer nitelikte olduğu,

         Sanık A'nun soruşturma aşamasında; "Tusem Dershanelerinin kurucusu ve sahibi olduğunu, müşteki Ö'yı tanımadığını, dershaneye gelmiş olabileceğini, gösterilen senedi hatırlamadığını, Beyoğlu şubesinde görevli olan kardeşi ile görüştüğünü, müşteki Ö'nın bir bayan doktor ile birlikte tıpta uzmanlık kursu için kayıt yaptırdıklarını, bir müddet devam ettikten sonra kurstan ayrıldıklarını, müştekinin devam ettiği sürelere ilişkin daha önce tanzim ettiği bonolardan 900 milyon TL lik bononun kurs bedeli olarak alındığını, diğer bonoların ise müştekiye iade edildiğini, müştekinin vadesinde ödememesi nedeniyle işleme koyulduğunu, halen de borcun ödenmediğini,  bono üzerindeki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını" söylediği,

         Mahkemede farklı olarak; "müştekinin dershaneye kaydolduktan sonra bir müddet devam edip ayrıldığını, kayıt sırasında alınan senetlerin çoğunun müştekiye iade edildiğini, sadece kitap parası olarak suça konu bononun kaldığını, bunları bizzat yapmadığını, İstanbul şubesindeki El hanım ve İl bey isimli görevlilerden duyduğunu" belirttiği

         Sanığın ifadesinde belirttiği El isimli bayanın mahkeme tarafından tanık sıfatıyla çağrılıp dinlenilmediği, 07.04.2009 tarihli ilk hükümden sonra sanık müdafii tarafından yerel mahkemeye verilen temyiz dilekçesi ekinde bulunan, El adıyla yazılan dilekçede; "Özay Özkaya’yı dershanede geçen bir tartışma ve bir dönem katıldığı hızlı kurs sınıfından Türkiye birincisi çıkması nedeniyle gayet iyi hatırladığını, Ö’nın o zamanlar aynı evi-yurdu paylaştığını söylediği sınıf arkadaşı R ile birlikte Ocak 2000 yılında başlayan hızlandırılmış hafta sonu kurs programına kayıt yaptırdığını ve kitaplarını aldığını, her ikisinden kurs ve kitapların ücreti olarak 2100 TL’lik senetler alındığını, iki hafta kadar kursa katıldıktan sonra ayrılmak istediklerini söyleyerek senetlerini geri almak istediklerini,  kurs başladıktan sonra ayrılmasının uygun olmadığını ve kitapları da aldıklarını hatırlattıklarında, Ö'nın tartışarak ayrıldığını, daha sonra dershaneye gelerek katıldıkları kursların ve aldıkları kitapların ücretini ödeyecek durumda olmadıklarını, ödemeleri gereken para için yeni senet düzenlenmesini ve verdikleri 2100 TL'lik senetlerin iadesini istediklerini, bunun üzerine 2100 TL'lik senetleri iade ettiklerini, 900 TL'lik senet düzenlediklerinin" ifade edildiği,

         Suça konu senet aslı,  sanığın huzurda alınmış yazı ve imzaları,  20.07.2007 tarihli ifadesindeki imzası, 12.06.1995 tarihli vekâletnamedeki imzası ile katılana ait huzurda alınmış yazı ve imzaları ve 22.06.2006 tarihli müracaat tutanağındaki imzasını incelediğini belirten bilirkişi tarafından soruşturma aşamasında düzenlenen raporda; “sonuç olarak tetkik konusu 900.000.000 liralık senet muhtevasındaki yazı ve rakamlar ile borçlu adına atılı bulunan iki adet imzanın, Özay ve Ahmet elinden çıkmadığı”  açıklamasına yer verildiği,

         Suça konu senet aslı ve katılana ait huzurda alınmış yazı ve imzaları ile 22.06.2006 tarihli müracaat tutanağındaki imzası ile 2008 ve 2007 yıllarına ait katılana ait imza örneklerini incelediğini belirtilen bilirkişi tarafından kovuşturma aşamasında düzenlenen raporda; “900.000.000 TL lik senet üzerindeki Ö adına düzenlenmiş imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasın Ö elinden çıkmadığı” görüşünün yer aldığı,

         Anlaşılmaktadır.

         5237 sayılı TCK’nun “Resmi belgede sahtecilik” başlıklı 204. maddesi;

         “(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

         (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

         (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklindedir.

         Buna göre, resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiş olup, resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkaları aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.

         Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak, daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.

         Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.

         5271 sayılı CMK’nun 63. maddesi uyarınca, hâkimin genel ve hukuki bilgisiyle çözemeyeceği, çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşüne başvurulması zorunludur.

         Belgede sahtecilik suçlarında sahtecilik olgusunun belirlenmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, bu tür bir incelemenin öncelikle bünyelerinde grafoloji uzmanı bulunduran resmi kurumlar, bu mümkün olmadığı taktirde ise incelemenin grafoloji uzmanlarına yaptırılması gerekmektedir.

         El yazıları ve imzalar ilgilisine özgü bir takım özellikler taşıdıklarından, bilirkişi incelemesi ile suça konu belgedeki yazı ve imza sahibinin bulunabilmesi mümkündür. Suça konu belge üzerinde inceleme yapılırken ilgililerin incelemeye esas olmak üzere imza ve yazı örneklerinin alınmasının yanında, ilgililerin örnek yazı ve imzalarının da temin edilmesi gerekmektedir. İlgililerin imza ve yazı yazma sitillerini değiştirme ihtimalleri karşısında, suç tarihinden önceki veya suç tarihine yakın tarihlerdeki imza ve yazı örnekleri getirtilerek inceleme yapılmalıdır.

         Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

         Somut olayda yerel mahkemece, sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de, sanığın aşamalardaki savunmaları, bilirkişi raporları ve ilk hükümden sonra temyiz dilekçesi ekinde El tarafından dosyaya sunulan dilekçe içeriği karşısında, sanığın kurucusu ve yetkilisi olduğu dershanenin Beyoğlu şubesinin sorumlusu olan kardeşi, olay tarihinde aynı şubede görevli olan El ve İl isimli şahıs ile katılanla birlikte dershaneye kayıt yaptırdığı anlaşılan R'un olayla ilgili görgüye dayalı bilgileri olduğunun iddia olunmasına rağmen beyanları alınmadan katılan ve sanık anlatımlarından suça konu senedin 2000 yılında düzenlenmiş olduğunun anlaşılmasına karşın, katılanın 2000 yılı ve öncesine ait imza örnekleri getirtilip incelettirilmeden hüküm kurulmuştur.

         Ceza yargılamasının amacı, somut gerçeğin ortaya çıkarılması ve araştırılarak hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmesidir. Hüküm kesinleşinceye kadar inceleme imkanı bulunan delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Maddi gerçeğin ortaya çıkartılarak buna uygun bir hüküm kurulabilmesi ve adaletin hatasız düzeyde gerçekleşmesi için, öne sürülen bütün delil ve belgelerin araştırılıp, tartışılması zorunludur. Bu nedenle hangi aşamada sunulursa sunulsun, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumu belirlenmelidir.

         Bu nedenle, sanığın savunmalarında belirttiği R, El ve sanığın kardeşi ile olay tarihinde Beyoğlu şubesinde çalışan İl isimli şahsın tanık olarak dinlenmemesi ve katılanın senedin düzenlendiği tarih olan 2000 yılı ve öncesine ait imza örnekleri temin edilerek Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden rapor aldırılmaması suretiyle eksik soruşturmaya dayalı olarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

         Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.(CGK:11.6.2013 11-264-301)

 

         İzmir Polis Kriminal Laboratuvarınca düzenlenen 05.03.2008 tarihli raporda, plakalar üzerinde herhangi bir soğuk damganın bulunmadığının belirtilmesi, Dairemizce dosya içinde bulunan suça konu plakalar üzerinde yapılan inceleme neticesinde de aynı tespitin yapılması karşısında, sahteciliğin zorunlu unsurlarından olan soğuk damga izinin plakalar üzerinde bulunmaması nedeniyle belge niteliğinin bulunmayıp suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, (11CD.15.1.2015 893-604)

  •  

         14.02.2009 günü yapılan motorlu araç sürücü sınavına sanık Cahit Özdemir'in girmesi gerektiği halde, yerine sanık M'ın suça konu nüfus cüzdanı ile girdiği, sınav giriş belgesinde sanık C'in fotoğrafının bulunması nedeni ile durumun yapılan kimlik kontrolü sırasında salon görevlisi tarafından farkedildiği, bilirkişi raporuna göre nüfus cüzdanı üzerindeki mevcut fotoğrafın fotoğraf hanesine uyum sağlamadığı ve belgede basılı bulunan soğuk mühür izinin devam ve iz düşümünün mevcut fotoğraf üzerinde bulunmadığının tespit edildiği ve Heyetimizce yapılan incelemede suça konu nüfus cüzdanı üzerindeki sanık M'a ait fotoğrafın kenarlarının düzgün kesilmemesi ve fotoğraf üzerinde soğuk mühür izinin bulunmaması nedenleriyle fotoğraf değişikliği yapılmak suretiyle gerçekleştirilen sahtecilik ilk bakışta dikkat çekecek nitelikte olduğundan iğfal kabiliyetini haiz olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde her iki sanığın da mahkûmiyetine hükmolunması, (11CD.10.3.2015 6821-23261)

  •  

         İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 21.11.2006 tarihli iddianamesinde suça konu çek altındaki imzanın müştekiye ait olmadığının karşılıksız çek keşide etmek suçundan şikayetçi adına açılan davalarda alınan bilirkişi raporlarıyla tespit edildiği belirtilerek, sanığın bu çeki sahteliğini bilerek cirolamak suretiyle kullandığı iddia olunmuş ise de; müştekinin karşılıksız çek keşide etmek suçundan yargılandığı Şişli 5. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından aldırılan bilirkişi raporunun konusunun eldeki davaya konu 15.03.2003 keşide tarihli 1.650,00 TL bedelli çek olmaması, keza dosya kapsamında bulunan davaya konu çekteki keşideci imzasının aidiyeti yönünden ise herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaması ve çekin iğfal kabiliyetinin olup olmadığının da mahkemece değerlendirilmemesi karşısında; öncelikle belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, suça konu belge aslının duruşmaya getirtilip incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, aldatıcı nitelikte olup olmadığının kararda tartışılması ve denetime imkan verecek şekilde dosya içine konulması, iğfal kabiliyetinin bulunduğunun anlaşılması halinde çekin ön yüzünde bulunan keşideci imzasının katılan İ eli mahsulü olup olmadığının tespiti yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi, (11CD.16.2.2015 21-16141)

  •  

         Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasının yargılaması sonucunda hükmolunan 13.10.2011 tarihli ilk mahkumiyet kararının Dairemizin 22.01.2013 tarih ve 2012/30175 Esas sayılı ilamı ile bozulmasına karar verildiği, bozma nedenleri arasında sanığın savunmasında aracı kendisine satan şahsın kendisini önce Cemal  olarak tanıtan ancak daha sonra yaptığı araştırmalar sonucunda gerçek isminin Celal  olduğunu öğrendiği şahıstan satın aldığını ve bu şahsın sahte kimlikten dolayı Çanakkale'de tutuklandığını ifade etmesi nedeniyle öncelikle bu şahsın tespit edilerek, bulunması halinde sanık tarafından ibraz edilen satış sözleşmesi üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinin belirtildiği, mahkemece usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verildiği, ancak bozma ilamında özellikle sanığın tarifine benzerlikler gösteren 21.01.2007 tarihinde Samsun Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Çanakkale Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumuna sevk edilen Ahmet oğlu Celalin  araştırılmasının istenmesine rağmen mahkemenin bu konuda  hiçbir araştırma yapmaksızın daha önce isim benzerliği nedeniyle tanık olarak dinlenilen Mehmet oğlu Celal hakkında araştırma yaptırdığı, ancak adı geçenin temin edilmesi için belirtilen adres satırında No/3 ibaresi yerine No/83 ibaresi yazılması nedeniyle yapılan bu araştırmanın da sonuçsuz kaldığı ve bu şekilde vicdani kanaate ulaşmayan mahkemenin sanığın beraatine karar verdiğinin anlaşılması karşısında, UYAP üzerinden yapılan incelemede, Çanakkale 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/510 Esas sayılı dosyasında sanık olarak yargılanan Ahmet oğlu 1968 doğumlu Celal  hakkında 07.12.2006 tarihli iddianame ile üzerinde kendi fotoğrafı bulunan ancak Cemal adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanını kullanmak suçunun da içinde bulunduğu birden fazla sahtecilik eylemi nedeniyle kamu davası açıldığı ve mahkumiyet kararı verildiği ve adı geçenin yargılama aşamasında da Çanakkale Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunduğu tespit edilmekle, maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından yukarıda belirtilen dosyada açık kimlik ve adres bilgileri bulunan Celal  temin edilerek uygulanmasına karar verilen 22.01.2013 tarihli bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, (11CD.21.1.2015 21885-875)

  •  

         Belgelerde sahtecilik suçlarında; aldatma yeteneği bulunup bulunmadığının takdirinin mahkemeye ait olması nedeniyle, adli emanetin 2007/5609 numarasında kayıtlı suça konu sürücü belgesinin celbi sağlanıp incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, denetime olanak verecek şekilde sahte belge aslının dosya içerisine konulması, kararın gerekçe bölümünde aldatma yeteneğine sahip olup olmadığının tartışılması ve neticesine göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, (11CD.9.3.2015 19659-23194)

  Özel Yeni Otoyol Sürücü Kursu kurucusu sanık ..., kurs müdürü sanık ... ve kursta sekreter/memur olarak görev yapan sanık ...'ın motorlu taşıtlar sürücü adayı sınavını geçemeyecek durumda olan kursiyerler adına sahte sınav giriş belgeleri düzenlediklerinin iddia edilmesi karşısında; sanık ...'un kurstaki görev ve unvanı dikkate alınarak; sanık ...'ın ise kurstaki görev ve unvanının ilgili kurumdan sorularak tespit edilmesi; yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğretici olarak görev yaptığının anlaşılması halinde, suç tarihinden önce 14.02.2007 gün ve 26434 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 9/b maddesi gereğince 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haklarında yetkili merciden soruşturma izni alınması gerektiği; sanık... ile kursta, yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğretici olarak görev yaptığının tespit edilmesi halinde sanık ...'ın eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 204/2. maddesinde yaptırıma bağlanan "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçunu oluşturacağı, sanık ...'ın eyleminin de TCK’nın 40/2. maddesindeki bağlılık kuralı uyarınca bu suça iştirak derecesinin saptanması, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması,
Yasaya aykırı, sanık... müdafii ve sanıklar... ile ...'ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (11.CD.26.06.2018 2016/9661-2018/5862)

  •  

Memurun resmi belgede sahteciliği suçunun oluşabilmesi için, düzenlenen sahte belgenin memurun görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmasının gerekli olduğu, Şırnak Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şube Müdürlüğünde polis olarak görev yapan sanıklar ... ve ...'ün, pasaport yeniletmek veya süresini uzatmak için müracaat eden mağdurlara ait pasaportların üzerine hayali makbuz tarih ve sayısı yazarak, kurum yetkilisi adına sahte imza atmak suretiyle sahtecilik suçunu işledikleri iddiası ile açılan davalarda, sanıkların pasaportlara hayali makbuz numaraları yazıp kendilerine verilen şifre ile bilgi girişleri yaptıkları belirlenmiş ise de; suça konu pasaportları, kurum yetkilileri olan emniyet müdürleri veya vekilleri yerine sahte olarak imzaladıkları, bu kısımları imzalama görev ve yetkileri olmadığı, böylece görevleri gereği düzenlemeye yetkili olmadıkları suça konu pasaportlara sahte bilgi girişi yapmak şeklinde gerçekleşen eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 204/1 maddesinde düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, sanıklar hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan mahkumiyetlerine hükmolunması, (11.CD.20.06.2018 2017/15671-2018/5646)


         ...Sanıklardan ...'ın Özel Hayat Hastanesinde başhekim, sanıklardan ...'ın da doktor olarak görev yaptıkları, sanıkların sekreterleri olan diğer sanıklar.... ve ...'nın iştiraki ile 2009 yılı Ağustos ve Eylül aylarında müştekiler adına rapor düzenledikleri, doktor olan diğer sanıklar Salih ve İrfan tarafından verilen bu raporlara dayanılarak müştekilerin muayenesi ve kimlik kontrolü yapılmadan ilaç firmalarında çalışan sanıklar ...., .... ve .... tarafından kotalarını tutturmaları için reçete düzenledikleri ve bu reçetelerin sanık ...'a ait Deva eczanesinden ve sanık ...'e ait .... eczanesinden tahsil edilerek SGK'nın zarara uğratıldığı şeklinde gerçekleştiği iddia edilen olayda;

1) Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve tüm sanıkların hukuki durumlarının tayini bakımından, mahkemece beyanları alınan ve Özel Hayat Hastanesinde hiçbir şekilde muayene olmadıklarını söyleyen müştekiler adına tanzim edilen uzman hekim raporu ve reçetelerdeki sahteciliklerin kim tarafından yapıldığının tespitine esas olmak üzere dosyada konu ile bilgi ve belgeler ile tüm sanıkların yazı ve imza örnekleri alınmak ve poliklinik protokol kayıtları da eklenmek suretiyle sahteciliğe konu belgelerdeki sahteciliğin kimin eli ürünü olduğu iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığı, reçetelerin arkasında teslim alan kişinin kimler olduğu belirlenmesi için; İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik Grafoloji İhtisas Dairesinde rapor aldırılması ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tespiti gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi, 

(11. CD. 2017/5247 E. -2017/7917 K.)

  •  

Sanıklardan ... tarafından sahte olarak düzenlenen 08.11.2010 tarihli ve “tutanak” başlıklı belgenin, katılan ile diğer sanık ... arasında görülmekte olan boşanma davasına sunulmak suretiyle sanıkların özel belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia ve kabul olunduğu olayda; suça konu belge üzerinde mahkemece gözlem yapılmadığı, katılan adına atılı imzanın sanıkların eli ürünü olup olmadığı yönünde herhangi bir tespitin bulunmadığı; katılan ... ...’in 18.05.2012 tarihinde soruşturma aşamasında alınan beyanında, kendisi ve tanık ... tarafından imzalanan aynı tarihli bir başka belge daha olduğunu, sahte belgenin bundan örnek alınarak oluşturulduğunu söylemesine karşın, 31.01.2013 tarihli tek kişilik bilirkişi raporunda, her iki belgedeki imzaların katılana ve ...’e ait olmadıkları belirtildiği gibi, tanık ... soruşturma ve kovuşturma aşamasında suça konu belge üzerinde imzasının bulunmadığını belirtmesine rağmen, suça konu belgedeki imzanın ...’ya ait olduğunun aynı raporda bildirilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde tespiti bakımından; öncelikle belgelerde sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, suça konu belgenin duruşmada incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması ve denetime olanak verecek şekilde belgenin dosya içerisine konulması, aldatma yeteneğinin ne şekilde gerçekleştiğinin karar yerinde tartışılmasından sonra, sanıkların, katılanın ve tanıklar ... ile ...’nın, tercihen suça konu belgenin düzenlenme tarihine en yakın, daha önceki tarihlerde atılmış bol miktarda samimi imza örneklerini içerir belgelerin çeşitli kurum ve kuruluşlardan araştırılarak temin edilmesi, ayrıca huzurda bol miktarda imza örnekleri alınarak suça konu belge ile katılan tarafından ibraz edilen belge üzerindeki imzaların sanıklara, katılana ve tanıklara aidiyeti konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınmak suretiyle, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Kabule göre de; sanıklardan ...’in adli sicil kaydında bulunan Konya 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 10.04.2012 tarih ve 2011/398 Esas, 2012/437 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin ilamının kesinleşme tarihinin bu dosyadaki suç tarihinden sonra olması nedeniyle, anılan ilam yönüyle geri bırakılan hükmün açıklanması koşulları oluşmadığı gözetilmeden ihbarda bulunulmasına karar verilmesi,(11.CD.20.11.2017 2015-3941-2017/7861)

  •  

...... Hastanesinde doktor olan sanıklar ... ve ...’ın, katılan ... ve mağdurlar ... ve ....’ün şikayetlerine göre istenilmemesi gereken tetkik ve tahlilleri istedikleri, bazı tetkik ve tahlilleri ise hiç yapmadıkları halde yapmış gibi gösterdikleri, düzenledikleri sahte belgeleri ödemeye esas olmak üzere faturaya yansıttıkları iddiasıyla açılan kamu davasında, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından; mağdurlar ... ve ...’ın soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan ifadeleri arasındaki çelişkinin giderilmesi, suça konu belgelerin celp edilip incelenmek suretiyle özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması ve aldatıcı nitelikte olup olmadığının belirlenmesi, aldatıcı niteliği varsa doktorlar .... ve ...’ün kaşeleri üzerine atılı imzaların sanıklar.... ve .....’ın eli ürünü olup olmadığı hususunda kriminal inceleme yaptırılması; ayrıca üniversitelerin kadın hastalıkları ve doğum, iç hastalıkları, biyokimya, radyoloji, enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji alanlarında uzman hekimlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan rapor alınarak üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 15.01.2011 tarihli rapor ile Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 23.01.2013 tarihli rapor arasındaki çelişkinin giderilip, her bir hasta yönünden istenilmemesi gerekirken istenen, yapılmadığı halde yapılmış gibi gösterilen tetkik ve tahlil bulunup bulunmadığının, her bir sanık yönünden var ise haksız menfaat miktarının belirlenmesinden sonra toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanıklar ... ve ...’ın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırmayla yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,
(11CD. 15.11.2017 2017/5688-9428)

 

Share This Artcle :